Son günlerde yazılı, görsel basın ve bizler pür dikkat İsrail-Hamas saldırısıyla birlikte Gazze’de bütün dünyanın gözü önünde katliam yapıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti sessiz kalmıyor imkânları kullanarak temaslar kurarak bu katliamı durdurma gayreti içerisindedir.
ABD savaş gemilerini gönderirken ve bütün imkânları ile İsrail’in yanında olduğunu AB ülkeleri aynı doğrultuda hareket etmektedir.
Ali Kahyaoğlu hocamdan alıntı yapan paylaşım dikkatimi çekti.
"Benim Filistin diye bir davam yok, tıpkı onların Türk diye bir davaları olmadığı gibi..... Dünya Savaşı’nda bizi satmadılar mı? Bu sebeple binlerce Osmanlı Askeri’ni şehit etmediler mi? Yıllarca pkk terör örgütüne destek olmadılar mı?
Bizzat devlet başkanları Kıbrıs’a gidip “Türk askeri işgalcidir” demedi mi? Doğu Türkistan konusunda Çin’i savunmadılar mı? Türkiye'nin başlattığı Barış Pınarı Harekatı için kınama mesajına imza atmadılar mı?
Filistin, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak iddialarına karşı olarak kurulan doğu Akdeniz gaz forumuna üye olup, Mavi Vatan’a karşı çıkmadı mı?
Bunların hepsi doğru olabilir, bu paylaşım ve böylesi itirazların şimdi sırası değildir. Diyen Halil Kaya Başkanımın ifadelerine katılıyorum.
Tarihin hiç bir döneminde hiç bir Arap Türk'e muhabbet beslememiştir.
Arap ihanetiyle maruftur.
Her arap Türk'ü mevali diye görür.
Ama bu bizim daha düne kadar öz toprağımız olan yerlere ilgimizi törpülemez.
İsrail ve şu anda Hamas ile yürütülmüş görünen savaşın nihai hedefi ne Filistin ne Kudüs'tür.
Doğu Akdeniz'e demirleyen Amerikan uçak gemileriyle, İsrail ve ABD'nin nihai hedefi Türkiye’dir. Buradan tetiklenecek bir dünya savaşında amaç bu coğrafyadan Türkleri çıkarmaktır.
Nitekim Biden dün yaptığı densiz açıklamayla bu amacı ihsas da etmiştir.””
Dolayısıyla Türkiye bu noktada hem tarihi hem de bugünün gerçekleri ile üzerine düşen sorumlulukları yerine getirecektir.
*
Böylesi girizgâhtan sonra zamanın elinden tutmak yazımıza dönelim. Yanılmıyorsam Prof. Dr. Sadık Kemal Tural’ın kitabının adıydı ‘zamanın elinden tutmak’
Cenabı Allah’ın insanlara lütfettiği en büyük nimetlerden biriside zamandır. Zaman israfı geri dönülmeyecek israftır. Maddi kayıpların telafisi mümkün olabilir.
Ya kaybedilen zamanın telafisi mümkün müdür?
Ömer ÖZTÜRKMEN’ in ‘ Karıncalardan Özür Dilerim adlı kitabında’ En büyük kumar zamanla oynanan kumardır.
Geçmişle de, gelecekle de öyle-İnanmamak budalalığa çağrıdır. Zamanı boşuna harcayanlar da aynı budalalardır.
Yine Ahmet Hamdi Tanpınar ‘ Bir şeyi mazisiyle tasarruf edemiyorsanız taklitten kurtulamazsınız ’diyordu.
Üzülerek görüyoruz ki; 250 yıldan beri şuursuzca Batı Dünyasını taklide kalktıksa. Batıda teknik buluşların verdiği şımarıklıkla, Büyük yaratıcıyı inkâra kalktığı için boşluğa düştü. Her
Bilimsel buluş, sanki onu kendisi yaratmış gibi hisse kaptırdı, kendini batı insanı.
Kimsenin bir şey yarattığı yoktu. Yüce Allah’ın yarattığı ve zaten var olan yasaları buluyordu insanlar. Tabiatı tanımaya başlamıştı ama kendi kendisini bütünüyle anlamış değildi.
AKIL TAPINAKLARI KURACAK KADAR KENDİSİNİ TEPELERDE GÖRENLER, BUGÜN KENDİ NEFSİNİ VE RUHUNU TANIMAKTAN ACİZ HALE GELDİ.
Evet, Zamanın Elinden Tutmak, geçmişi unutmak değildir. İnkâr etmek hiç değildir. Ziya Gökalp ‘Kökü mazide olan atiyiz. Derken, Yahya Kemal Ne harabeyim ne harabatiyim.
Kökü mazide olan atiyim. Diyordu.
Biz hala iflas etmiş Batıdan medet umuyoruz. Ah bir titreyip kendimize gelebilsek. Gücümüzün farkına varabilsek. Reçete böyle yazılmış hepsi doğru yola devam.
Sokak çıkmaz sokak desek de inadına devam ediliyor. Batının her dediği yaptığı doğrudur. Ne atalarımız ne de bugünün ileriyi gören aydınlarımız doğruyu görebilir.
Hak getire! Cenabı Allah Milletimizin yardımcısı olsun. Yazımızla örtüşen fıkrayla bitirelim.
Irmak kenarında yapılan bir savaş esnasında, ölenlerin düşman ayağı altında çiğnenmesin diye, toprağa defnetmek fırsatı olmadığından yaralı ve ölenleri doktorlar muayeneden geçirerek sağlar karargâha sevk, ölenlerin naaşları ırmağa atıyorlarmış. Bir yaralıyı muayene eden doktor;
- -- -Bunu da alın, ölmüş, ırmağa atın! Der. Sedyeciler alıp götürürken adam sedyeden seslenir.
- -- -Ben ölü değilim, beni nereye götürüyorsunuz? Diye bağırınca sedyeciler;
- -- -Sus be, sen doktordan iyi mi biliyorsun? Diyerek onu da ırmağa atarlar!!!...
AHMET YILDIZ-ÇUMRA