Çumranın Sesi

Çumranın Sesi

29 Mart 2024 Cuma
'ÜLKÜCÜ'NÜN YERİ MHP'DİR'
Devlet Bahçeli, Doğumunun 100. Yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3. Gençlik Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, ''Milliyetçi-Ülkücü Hareket kökünden kopmamıştır, özünden ayrılmamıştır,
Kategori : GÜNDEM
27 Kasım 2017 09:25
 
'ÜLKÜCÜ'NÜN YERİ MHP'DİR'
Devlet Bahçeli, Doğumunun 100. Yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3. Gençlik Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, ''Milliyetçi-Ülkücü Hareket kökünden kopmamıştır, özünden ayrılmamıştır,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı  Devlet Bahçeli, Doğumunun 100. Yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3. Gençlik Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, ''Milliyetçi-Ülkücü Hareket kökünden kopmamıştır, özünden ayrılmamıştır, ülkülerinden zerre taviz vermemiştir, işte şahidi pırıl pırıl Ülkücü Türk gençliğidir.Ülkücünün yeri MHP'dir.MHP, Türk milletinin eseridir, Türk siyasetine ve Türk tarihine hediyesidir'' dedi. 

Sözlerine, ''Büyük Türk Milleti,Aziz Türk Gençliği,Türk-İslam Ülküsünün Yılmaz Neferleri Muhterem Ülküdaşlarım,

Türklüğün Güçlü Umudu, Türkiye'nin Gelecek Ufku Değerli Bozkurtlarım, Asenalarım,

Ekranları Başında Bizleri İzleyen Değerli Vatandaşlarım, Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler''diyerek başlayan Bahçeli, ''Doğumunun 100.Yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3.Türk Gençlik Kurultay'ına hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Sözlerimin başında bu mahşeri coşkuyu, bu hayranlık veren heyecanı hürmetle selamlıyorum. Hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

"Gafil hangi üç asır, hangi on asır?

Tuna ezelden Türk diyarıdır.

Bilinen tarihler söylememiş bunu,

Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,

Dinleyin sesini doğan tarihin,

Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak,

Yalan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.

Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,

Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları,

Doğudan çıkan biz, batıda yine biz.

Nerede olsa, ne olsa kendimizi biliriz." 

Böyle yazmış, bu şekilde haykırmıştı Mustafa Kemal.

Doğuya hükmetmiş, batıya kükremiş, kendini bilmiş, çağları geçmiş, kahramanlık pınarından kana kana içmiş büyük bir ceddin ahfadı olan sizlerle iftihar ediyorum.

Bu muazzam toplantının gerçekleşmesinde emeği geçen, katkısı bulunan, alın teri dökülen, mücadelesi görülen her kardeşime, her dava arkadaşıma sonsuz şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'nın başkan ve yöneticilerini ayrı ayrı kutluyorum.

Alnı açık, aklı açık, başı dik, ahlakı yüksek, milli ve manevi mensubiyeti her daim övülecek Türk gençliğini hasretle, muhabbetle kucaklıyorum.

Başbuğumuzun doğumunun 100.yılında muhteşem hatırasını, muazzez anılarını saygıyla, şükranla, rahmetle yâd ediyorum.

Doğumunun 100.Yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3.Türk Gençlik Kurultay'ının başarılı geçmesini, ülkemiz, milletimiz,  Türk-İslam alemi ve parlak istikbalimiz adına güzelliklere vesile olmasını Allah'tan diliyorum'' açıklaması yaptı.

''GEÇMİŞİ UNUTMAMIZ HALİNDE GELECEĞİ KORUYAMAZ, KURGULAYAMAYIZ''

Bahçeli, ''Yeni kuşaklar, geçmişi unutacak kadar hafızasız, geleceği tasavvur edemeyecek kadar hayalsiz olursa, imha ve iflas kaçınılmazdır.

Geçmişi unutmamız halinde geleceği koruyamaz, kurgulayamayız.

Koruyamadığımız bir gelecek üzerinde ise söz sahibi olamayız.

Söz sahibi olamadığımız yerde de ya uydu, ya uyuşuk, ya da ucuz ve tutsak bir hayata mahkûm kalırız.

Bu nedenle nereden gelip nereye gideceğimizin farkında olmalıyız.

İrademizle hadiselere yön verecek, zamanlar üstü hedefler belirleyecek müessir bir vasfa kavuşabilmeliyiz.

Tarihsel yolculuğumuzda inançlarımız kaynak, ülkülerimiz kuvvettir.

İmanımız güç; ifade hakkımız, irade haysiyetimiz kudrettir. 

Fütüvvetiz fütuhat, fütuhatsız mürüvvet olmayacaktır.

Fedakârlık yapmadan fenalıkların üstesinden de gelinemeyecektir.

Türk milleti fedakarlık numunesi, fikir ve aksiyon hamulesi büyük liderlere çok şey borçludur.

Hamd olsun Türk tarihi bu kapsamda çok zengindir'' dedi.

''TÜRKEŞ BEY TÜRKLÜĞÜN VİCDANINDA DOĞMUŞ, İSLAM'IN SANCAĞINDAN TUTMUŞTU''

Bahçeli, şunları söyledi: ''Elbette büyük liderler mücadelemizin rehberi, büyük fikirler uyanışımızın, toparlanışımızın, birlik ve beraberliğimizin harcı ve haddidir.

Liderler vardır, yaşadıkları zamanın dışına taşarlar.

Liderler vardır, yaşanan destanları bizzat yazarlar.

Yine liderler vardır, dünya döndükçe, insanlık var oldukça unutulmazlar, tarihteki muhkem ve mutlak yerlerini alırlar.

İşte Başbuğ Alparslan Türkeş Bey böyle bir liderdir.

Tam bir asır önce, 25 Kasım 1917'de Lefkoşe'de başlayan kutlu bir ömür 80 yılı devirerek 4 Nisan 1997'de Ankara'da son bulmuştu.

Türkeş Bey Türklüğün vicdanında doğmuş, İslam'ın sancağından tutmuştu.

Araladığı üçüncü yol, açtığı ülkücü çığır Türk milletinin özünü kavramış, milli ömürleri kapsamış, milli heyecan ve arzuları bir şuurda toplamıştır.

Bu şuur ki;

Bilge Kağan'dan Alparslan'a ulaşan dik duruş,

Osman Gazi'den Fatih'e ulaşan kutlu diriliş,

Kanuni'den Mustafa Kemal'e ulaşan kalıcı silkiniş,

Tonyukuk'tan Uluğ Bey'e ulaşan kişilikli uyanış,

Farabi'den İbn-i Sina'ya ulaşan ilkeli tırmanış,

Kaşgarlı Mahmut'tan Ali Şir Nevai'ye ulaşan iffetli kanatlanış,

Yusuf Has Hacip'ten Şeyh Edebali'ye ulaşan ülfetli şahlanış,

Pir-i Türkistan'ndan Hacı Bektaş'a ulaşan ihlaslı ayaklanış,

Fuzuli'den Aşık Veysel'e ulaşan kendine dönüş,

Mevlana'dan Yunus'a ulaşan öze dokunuş,

Dedem Korkut'tan Karacaoğlan'a ulaşan satır satır oluş,

Vahapzade'den Şehriyar'a ulaşan dize dize büyüyüş,

Nene Hatun'dan Seyit Onbaşı'ya ulaşan kademe kademe yürüyüştür.

Bu şuur ki;

İsmail Gaspıralı'dan Yusuf Akçura'ya, Mehmet Akif'ten Ziya Gökalp'e, Mümtaz Turhan'dan Erol Güngör'e, Hüseyin Nihal Atsız'dan Ahmet Arvasi'ye, Arif Nihat Asya'dan Galip Erdem'e kadar dalga dalga yükselen doğruluş,

Dündar Taşer'den Mehmet Eröz'e, Osman Turan'dan Necmettin Hacıeminoğlu'na, Osman Yüksel Serdengeçti'den Halide Nusret Hanım'a, Ömer Seyfettin'den İbrahim Kafesoğlu'na kadar yayından ok gibi fırlayan okuyuş, düşünüş, kavrayış ve kucaklayıştır.

Nitekim bu şuur; Türk ile İslam'ı fikir ve eylemde yoğunlaştırmış, hayal ve hedefte yoğurmuş, arşın çatısına, alemlerin bağrına, beşeriyetin alnına Ülkücü'yü asla silinmeyecek şekilde kazımıştır.

Kahraman bir nesil özellikle 12 Eylül öncesi bu şuuru yaşatmak için şehadet şerbetinden içmiştir.

''DAVAMIZ TÜRKLÜĞÜN, TÜRK-İSLAM RUHUNUN GELECEK ÜMİDİDİR''

Şehitler önümüze düştü, Başbuğumuz ömür verdi, ecdadımız özümüze girdi, tarihimiz gücümüze güç ekledi; çok şükür bugünlere gelebildik.

Başbuğumuz diyordu ki: 

"Fikir, ülkü ve dava bakımından en güçlüyüz. En asil fikirler bizim fikirlerimizdir. En meşru, en haklı dava bizim davamızdır."

Haklı olan Hakk'ın yolundadır.

Hakk'ın safında duran, halkın yanında olandır.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket asildir, Hak davasının, milli ülkülerin, millet varlığının teslim olmayacak, teslim alınamayacak sancaktarıdır.

Bu nedenle davamız dosdoğrudur.

Davamız tertemizdir.

Davamız Türklüğün, Türk-İslam ruhunun gelecek ümididir.

Şayet bugün varsak, şayet bugün nefes alıyorsak, şayet bugün vatan, millet, mukaddesat ve mukadderatımız için gözümüzü daldan budaktan esirgemeyecek bir kararlılığa sahipsek bunun temelinde şehidin şühedanın payı,

Elbette Başbuğ Türkeş Bey'in üstün, sabırlı, inançlı, akıl ve mücadele dolu hayatının derin iz ve akisleri vardır.

Vefatının üzerinden 20 yıl, doğumunun üzerinden de bir asır geçmesine rağmen, Türkeş Bey'e sevgimiz, bağlılığımız hiç azalmadı.

Gelişmeler onu hep haklı çıkardı.

Vizyonu her zaman hayranlık uyandırdı.

Onda geniş bir ufuk vardı.

İleriyi görme kabiliyeti şahsında temerküz etmişti.

Türkiye'nin umutsuzluğa kapıldığı bir dönemde, 9 Işık doktriniyle karanlığı yardı, karamsarlığı aştı, siyasi ve fikri düzeydeki karaborsa mantığını, karambolden beslenen kirli emelleri yıktı geçti.

Dedi ki: "Milliyetçisiyiz, Türkçüsüyüz. Neden Türkçüyüz? Çünkü milletimiz Türk milletidir."

Herkes duysun ve şahit olsun ki:

Türk'üz, Türkçüyüz, Türk milliyetçisiyiz.

Ülkücüyüz, son nefesimize kadar da Turancıyız.

Şurası bir hakikattir ki, tarih milletlerin ortak hafızasıdır.

Geçmişten geleceğe akan zamanın hülasasıdır.

''TÜRKEŞ BEY; EMSALSİZ BİR TARİH ŞUURUNA, UFKUN ÖTESİNE BAKMA VE GÖRME MEZİYETİNE SAHİPTİ''

Gerçek anlamda büyük liderler; tarihin akışını etkilerler, tarihi önceden okurlar ve görürler, tarihe damgasını vururlar.

Türkeş Bey; emsalsiz bir tarih şuuruna, ufkun ötesine bakma ve görme meziyetine sahipti.

O'nu gerçek manada anmak, hatırasını yad etmek; O'nu doğru anlamaktan, ülküsünü, ideallerini ve fikirlerini bütünüyle korumaktan, eserlerine ve emanetine yüksek bir şuurla sahip çıkmaktan geçer.

Bunun için ilk önce, yarım asrı aşkın destansı Türk milliyetçiliği mücadelesinin, her aşamasında hakim olan ortama, imkan ve şartlara bakmak gerekir.

Başbuğ, Türk milliyetçiliği bayrağını, milliyetçiliğin tehlikeli bir akım olarak görülüp dışlandığı bir dönemde açmıştır.

1944'de tabutluklara sokulan, vatan hainliği ve ırkçılık olarak mahkum edilen Türk milliyetçiliğinin kaderi Başbuğ Türkeş'le değişmiştir.

Türk milliyetçiliği ülküsünü sistemleştirerek aksiyon haline getirmiş, fikir sahasından siyaset sahnesine taşımış ve Türk milliyetçiliği Milliyetçi Hareket Partisi'yle, tarihte ilk defa bir partinin programı ve dünya görüşü olmuştur.

Hücrelerde, demir parmaklıklar arkasında unutturulmaya ve sindirilmeye çalışılan bu dava, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ve hükümet ortaklıklarıyla Türkiye'nin yönetimine taşınmıştır.

Türkeş Bey; uzun yolculukta, Türklüğü ve Müslümanlığı Anadolu'ya yayan Horasan erenleri gibi, Türk milliyetçiliği ülküsünün Anadolu'da kök salması için adeta insanüstü bir gayretle çalışmıştır.

Nitekim Türk milliyetçiliği, tüm yurt köşelerine bu sayede yayılmış, Türk gençlerinin vicdanında ilmek ilmek işlenerek kök salmıştır.

Bizzat kendi ifadesiyle "Milliyetçi-Ülkücü Hareket, büyük ve güçlü Türkiye'nin mimarı olarak doğmuş ve gelişmiştir."

Tarih birçok konuda Başbuğ Türkeş Beyi haklı çıkarmıştır.

-Buna, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan'da, merhum Ebulfeyz Elçibey'le birlikte kürsüde Bozkurt işaretiyle selamladıkları, Azatlık meydanında bağımsızlık coşkusu yaşayan yüzbinler şahittir.

-Buna, bağımsız devletler olarak tarih sahnesine çıkan Türk Cumhuriyetleri şahittir.

-Tanrı Dağı, Ötüken, Orhun ırmağı, Issık gölü, Türkistan ovaları, Ural-Altay dağları, Başbuğun öngördüğü bu tarihi dönüşümün sessiz şahitleridir.

-Buna; İran Azerbaycan'ında, Kerkük, Musul, Tuzhurmatu ve Telafer'de soydaşlarımız şahit olmuşlardır.

-Balkanlarda bağımsız devletlerini kuran Makedonya ve Kosova'daki Türklük heyecanı şahitlik etmiştir.

-Başbuğ Türkeş'in Türk dünyasında estirdiği umut rüzgarları; Semerkant, Horasan, Kazan, Tebriz, Üsküp, Kerkük, Bayırbucak, Kırım, Kosova, Hocalı, Saraybosna ve Kafkaslarda hala hissedilmektedir.

Diyorum ki, Allah ondan razı olsun, mekanı da cennet olsun.

''BAŞBUĞ TÜRKEŞ BEY; TABUTLUKLARA SIĞMAYAN İNANÇTI''

Merhum Türkeş Bey, Türklüğe yürekten inanmış, gönülden bağlanmıştı.

İslam'ın feyziyle bereketlenmiş, ruhen billurlaşmıştı.

Ülküleri uğruna, ülkesi ve ilkeleri adına her türlü meşakkati göze almıştı.

Çelikten bir iradesi vardı.

Sarsılmaz bir azmiyle önündeki tüm engelleri birer birer aşarak Türk milliyetçiliğini siyasal zemine indirmiş, Anadolu'nun tozlu yollarına bir sevdayla düşmüştü.

Yetiştirip emanet ettiği Ülkücü Gençlik için son anına kadar emek verdi, geleceğin Ülkücü ömürleri için çaba sarfetti.

Türklüğün muzafferliğine umut bağladı.

Ahlaki çizgisini hiç bozmadı.

Mücadelesini hiç gevşetmedi, yılgınlığa hiç kapılmadı.

Bin yıllık kardeşliğe inandı, bunun için savaştı.

Her neviden saldırıları göğüsledi, iftira ve isnatlara boyun eğmedi.

Ülkücü yaşadı, ülkücü kaldı, ülküleriyle ebediyete irtihal etti.

Doğduğunda parçalanan, her yerinden sökülen, her tarafından paylaşılan bir imparatorluk vardı.

Vefatında ise bağımsız bir Türk devletinin, güçlü ve kaderine bizzat kendi yön veren Türkiye Cumhuriyeti'nin onuru maneviyatına hâkimdi.

Devlet ve siyaset hayatında ilkelerinden ve inançlarından ödün vermedi.

Ne mutlu ona ki, Türk-İslam ülküsünün mektebi olan Ülkü Ocakları ve milleti için her görev ve fedakârlığa hazır Milliyetçi Hareket Partisi onun ölmez eserleri arasındadır.

Başbuğ Türkeş Bey; 

Tabutluklara sığmayan inançtı.

Zulme başkaldıran cesaretti.

Zindanlara dar gelmiş ferasetti.

Hainlere meydan okuyan şerefti.

Fikri ve siyasi tutarlılığını hiç kaybetmemiş istikrardı.

Ülkücülere evlatlarım diyen müşfik bir şahsiyetti.

"Doğru bir fikri yenecek hiçbir kuvvet yoktur" diyen bir bilgeydi.

"Türkiye'de Türkiye halkları yoktur; yalnız ve yalnız ebedi büyük Türk milleti vardır" diyen birlik ve beraberlik aşığıydı.

"Bu devletin ülkesini ve milletini bölmeye kalkışanlar, bunu vadedenler kahrolacak, bunların kafaları ezilecek" diyen kahramanlıktı.

"İnsan sevgisine, insan haysiyetine sonsuz saygı duyan" vicdan sahibiydi.

Milleti sınıflara bölen, bir avuç azınlığa hak tanıyıp, büyük millet çoğunluğunu ezen, sömüren bir imtiyazlar rejimine karşı çıkan gerçekçi bir demokrasi tutkunuydu.

"Milli demokraside efendi olarak millet vardır" sözüyle mazlumların, gariplerin, sessiz kitlelerin umudu olmuştu.

"Milli devlet, güçlü iktidarı" gaye belirlemiş yüksek meziyetli devlet ve siyaset adamıydı.

Ülkücü Gençliğin kanun hakimiyeti içinde, meşruiyetçi yolla Türk ve Türkiye düşmanlarının oyunlarını bozacağının görevini ve güvencesini ilan eden bir liderdi.

Ömrü, Türk milliyetçiliğini yükseltme yolunda, "dik baş, tok karın mutlu yarın" hasreti ile geçmişti.

Ve milletimizin şahsında taçlandırdığı Başbuğ unvanı; millet, vatan ve devlet sevgisi ile özdeşleşerek adeta bayraklaşmıştı.

Türk milliyetçiliğine husumet ve hıyanet dolu saldırıların olduğu bir dönemde fikri, siyasi, ahlaki ve eylem adamı vasfıyla milyonların sevgisini kazanmış, bizlerin sonuna kadar yüceltmek için mücadele edeceği bir miras bırakmıştı.

Merhum Türkeş Beyi ve eserlerini anlamının yolu, elbette tanımaktan, tanıtmaktan, yorumlamaktan geçmektedir.

Bunu yapacak olan, yapması gereken kuşku yok ki Ülkücü Gençliktir.

Türkiye'nin her açıdan, her yönden bir inşa, bir ihya girişimine şiddetle ihtiyacı vardır.

Türk gençliği öncelikle şu soruların cevabını muhakkak surette arayıp bulmakla mükelleftir:

Neyi inşa ve ihya edeceğiz?

Nerede inşa ve ihya edeceğiz?

Nasıl inşa ve ihya edeceğiz?

Merhum Başbuğumuz gençlikten çok şey bekliyordu.

Memleket ve millet için umut kaynağı görüyordu.

Gururla hatırlar ve hatırlatırım ki, hepinize şöyle seslenmişti:

"Milliyetçi Türk gençlerini yakından tanımış olduğu bir güvenle söyleyebilirim ki, onlar milletimizin her çeşit güvenine ve teveccühüne layıktırlar. Onlardaki uyanıklığı, yüksek vazife duygusunu, yüksek ahlakı gördükçe, milletimizin yarınına derin bir inançla bakmaktayız."


Kaynak:Ortadoğu

Okunma : 769
Bugünün en çok okunan haberleri
Gündem haberleri
MHP (Cumhur ittifakı) Çumra belediye başkan adayımız Fatih DEMİRCİ seçim çalışmalarına aralıksız devam ediyor
27 Mart 2024 Okunma: 834 ÇUMRA
31 Mart öncesi uyarı: İşte seçim suçları ve yaptırımları
27 Mart 2024 Okunma: 143 GÜNDEM
Son dört günün en çok okunan haberlerini gösterir
Ayın en çok okunan haberleri için tıklayın